Terapide Neden Hep Ben Konuşuyorum?
- Anasayfa
- Terapide Neden Hep Ben Konuşuyorum?

Terapide Neden Hep Ben Konuşuyorum?
Bu soruyu sık sık duyuyorum: “Terapide hep ben konuşuyorum, siz hiç bir şey demiyorsunuz. Öyle olunca kendi kendime anlatıyormuşum gibi hissediyorum.”
Ve inanın, bu his çok doğal. Çünkü terapi dediğimiz şey, klasik anlamda karşılıklı sohbetten biraz farklı bir dünya.
Şöyle düşün; senin içini dökebildiğin, yargılanmadan, acele ettirilmeden, gerçekten dinlenebildiğin kaç yer var? Terapi odası tam da bu boşluğu dolduruyor. Terapide senin konuşuyorsun çünkü senin hikayene alan açıyoruz. Çünkü senin iç sesinin duyulması, belki de ilk kez bu kadar önemli oluyor.
Terapistler aslında sessiz gibi görünse de bu sessizlik boş bir sessizlik değildir. Dinliyoruz, takip ediyoruz, duygularına yer açıyoruz. Bazen küçük bir soru soruyoruz, bazen bir cümleyle zihnindeki bir kapıyı aralıyoruz. Ama başrol hep sensin. Çünkü iyileşmenin anahtarı, dışarıdan gelen “doğrularda” değil, içeriden gelen farkındalıklarda gizli.
Belki de senin yıllardır içinden geçen ama bir türlü ses bulamayan o düşünceler, o duygular… İlk defa bir yer buluyor kendine. Terapide konuşan kişi sen oluyorsun çünkü bu senin yolculuğun. Terapist ise bu yoldaki eşlikçin. Haritayı sen çiziyorsun, biz sadece sana fener tutuyoruz.
Bazen terapide şöyle bir beklenti olur: “Terapist hemen ne yapmam gerektiğini söylesin.” Ama terapi biraz da büyümek gibi; dışarıdan biri ne yapman gerektiğini söylediğinde değil, sen kendin fark ettiğinde gelişiyorsun. O yüzden bazen çok konuşursun, bazen sessiz kalırsın. Ama her zaman merkezde sen varsındır.
Yani “hep ben konuşuyorum” diyorsan, cevabım şu olurdu:
Evet, çünkü bu senin alanın. Ve senin sesin, bu odada en değerli şey sensin.
Terapi, kendiyle karşılaşma cesaretidir.
Ve bu cesaret, senin ilk “merhaba” dediğin cümlede başlar.
Sevgilerle,
Klinik Psikolog Beliz Unutmazlar